Romain, hayatını değiştireceğini düşündüğü bir ilacı denedikten sonra bir partiye katılmaya karar verir. Ancak bu sıradan plan, kontrol edilemez bir gecenin başlangıcına dönüşecektir. Partiye giderken, yol kenarında yaralı bir kadınla karşılaşır ve ona yardım etmek için arabasına alır. Fakat kadın arabaya bindiği anda, Romain’in zihninde korku dolu bir kaos başlar. Panikle ve ilacın etkisi altında gerçeği ayırt edemeyen Romain, kadını kontrol edilemez bir öfkeyle saldırarak öldürür.
Bu trajik olay, Romain için bir kâbusun kapısını aralar. Gerçeklik algısı giderek bulanıklaşır ve ilacın güçlü etkileri zihnini ele geçirir. Ne gördüğünün ve ne hissettiğinin gerçek mi yoksa ilacın yarattığı bir yanılsama mı olduğunu ayırt edemez hale gelir. Kendisini geçmişin travmaları, halüsinasyonlar ve suçluluk duygusuyla dolu bir girdabın içinde bulur.
Gece ilerledikçe Romain, gerçek dünya ile zihin oyunları arasında sıkışıp kalır. Her adımı, onu daha büyük bir bilinmeze sürüklerken yaptığı her hareketin sonuçlarını anlamakta zorlanır. Zihni, gerçeklik ve hayal arasında çatışma yaşarken, kendi içindeki karanlıkla yüzleşmek zorunda kalır.
Bu gece, Romain’in hayatını geri dönüşsüz bir şekilde değiştirecek bir yolculuk haline gelir. Gerçeğin ve yanılsamanın iç içe geçtiği bu hikâye, insan psikolojisinin sınırlarını zorlayan, karanlık ve çarpıcı bir deneyim sunar. Romain’in kurtuluşu, gerçeklik algısını yeniden inşa etme cesaretiyle mümkün olacaktır.