Kutsal Damacana

Fikret, denizlerin ve gemilerin özgürlüğünde yıllarını geçirmiş bir adamdır. Ancak bir gün, yıllarca sürdürdüğü tayfalık hayatını sonlandırmaya karar verir ve İstanbul'a demirleyip yerleşik bir yaşam sürmeye başlar. Artık sabahları deniz kokusuyla uyanmak yerine, semtindeki sıradan bir hayatı yaşamak zorunda kalacaktır. En yakın arkadaşı Asım ise Fikret’in hayatındaki tek sabit noktadır; saf, dürüst ve her zaman sadık bir dosttur. Birlikte, hayatın onlara sunduğu fırsatları beklerken, her günlerini sıradan bir şekilde geçirmektedirler. Fikret'in yaşadığı semtteki kilisenin papazı Artin'in Vatikan'a gitmesiyle işler birden değişir. Kilisenin papazı olmadığı bir dönemde, Fikret ve Asım'ın yolları, kilisenin imkanlarını kullanarak geçimlerini sağlamaya çalışan bir fırsatçının peşinden gider. Ancak bir gün, hiç beklemedikleri bir şey olur. Kilisenin papazı yerine geçen Fikret, yanlışlıkla bir ailenin yardım çağrısına yanıt verir ve kendisini bir anda kilisenin kutsal işlerine dair çok büyük bir sorunun içinde bulur. Fikret ve Asım, kısa sürede olayların iç yüzünü çözmeye çalışırken, Fikret'in sahte papazlık rolü, ikisini de beklenmedik ve sihirli bir dünyaya sürükler. Bu yolculuk, onları sadece kendi hayatlarında değil, aynı zamanda inanç, gizem ve sürprizlerle dolu bir keşfe çıkaracaktır. Gerçek papaz Artin'in dönmesiyle, Fikret'in karşısına çıkan büyük sürprizler, ona yeni bir hayat ve kimlik arayışına girmesine sebep olacaktır. Fikret’in ve Asım’ın başlarına gelen bu olay, bir yandan da toplumsal ve dini normlara karşı bir eleştiri yaparak, insanların birbirlerine duyduğu inançları, hayatın sürprizlerini ve ne kadar yanlış anlaşılabileceklerini keşfetmelerine olanak tanır. Fikret ve Asım, hem birbirlerine olan dostluklarını hem de hayatın sunduğu sıradışı fırsatları anlamaya başlarlar. Fikret’in geçmişten gelen denizci yaşamından, İstanbul’daki yeni hayatına geçişi, onu derin bir içsel keşfe zorlar ve sonunda hem kendisini hem de çevresindeki dünyayı daha iyi anlamaya başlar.