Selene, hem kendi türündeki ihanetlerle hem de sürekli artan bir düşman tehdidiyle baş başa kalmış bir savaşçıdır. Lycan’lar ve vampirler arasındaki ezeli savaş, onu her geçen gün daha da zor bir noktaya sürüklemektedir. İçsel huzursuzlukları ve ihanetler, onu yalnızca hayatta kalmaya değil, aynı zamanda daha büyük bir sorumlulukla yüzleşmeye zorluyor. Tüm bu kaosun ortasında, Selene’in en güvendiği kişilerden yalnızca iki kişi kalmıştır: David ve onun babası Thomas.
Selene, yıllar boyunca pek çok savaşa tanıklık etmiş ve pek çok dostunu kaybetmiştir. Ancak, bu kez karşılaştığı tehdit hem kişisel hem de türlerin geleceği açısından çok daha yıkıcıdır. Vampirler ve Lycan’lar arasında süregeldiği söylenen savaş, artık bir duraklama noktasına gelmiştir. Ancak, bu sonsuz çatışmaların bir şekilde sonlandırılması gerekmektedir. Selene, kendi hayatını riske atarak bu savaşın sona ermesini sağlamak için gerekli fedakarlıkları yapmaya karar verir.
Ancak bu yolculuk yalnızca fiziksel bir mücadele değil, aynı zamanda içsel bir yolculuktur. Selene, bir yanda sevdiklerini korumak, diğer yanda geçmişte yaşadığı ihanetlerle yüzleşmek zorundadır. David ve Thomas, ona yardımcı olmak için ellerinden geleni yapacaklardır, ancak Selene, en son çözüm olarak kendisini feda etmeyi göze alacak kadar kararlıdır. Onun mücadelesi, bir türün varlığını değil, tüm dünyaların geleceğini etkileyecek güçtedir.
Selene’in yapacağı fedakarlık, sadece savaşın sona ermesini sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda bir dönemin de kapanışını işaret edecektir. İnsanlık, vampirler ve Lycan’lar arasındaki dengeyi yeniden kurma noktasına gelirken, Selene’in kişisel yolculuğu, türler arası çatışmaların ve ihanetlerin ne kadar derinlere kök salabileceğini gözler önüne serecektir. Sonuç olarak, bu destan yalnızca bir hayatta kalma mücadelesi değil, bir türün kendisini bulma ve kendisini feda etme yolculuğunun da bir hikayesidir.