John Hammond’ın vizyonu, yıllar sonra gerçek olmuştur. Jurassic Park’ın büyük felaketi ve ardından gelen yıllar, dinozorlarla insanlar arasındaki ilişkiyi ve bu ilişkinin getirdiği tehlikeleri sorgulatan bir ders vermişti. Ancak 22 yıl sonra, Nublar Adası üzerinde yeniden inşa edilen Jurassic World, Hammond’ın hayalini bir adım öteye taşıyarak tam kapasiteyle çalışan dev bir dinozor tema parkına dönüşmüştür. Bu yeni park, dinozorların insanlarla bir arada yaşadığı ve tüm ziyaretçilere güvenli bir deneyim sunduğu iddia edilen bir alan olarak dünyaya tanıtılmaktadır.
Ancak zamanla, parkın büyük başlangıcına rağmen işler istenildiği gibi gitmez. On yıl boyunca işletilen Jurassic World, ziyaretçi sayısındaki düşüşü engelleyemez. Parkın popülaritesi giderek azalırken, işletmeyi elinde bulunduran şirketler ve yöneticiler, bu durumu tersine çevirmek için radikal adımlar atmaya karar verir. Ziyaretçi sayısının azalmasının temel sebebi, insanların dinozorlara karşı ilk heyecanlarını kaybetmesi ve artık parkın sunduğu deneyimlerin sıradanlaşmasıdır. Bu durumu çözmek amacıyla şirket, heyecan verici bir yenilik olarak yeni bir dinozor türü yaratmaya karar verir. Ancak, bu karar, beklenmedik ve felaket boyutunda sonuçlara yol açacaktır.
Indominus rex adı verilen yeni dinozor, genetik mühendislik ile yaratılan, özellikleri ve boyutları bakımından hiçbir dinozora benzemeyen, son derece yırtıcı bir türdür. Bu yeni yaratık, parkın tanıtımına büyük bir katkı sağlamak amacıyla tasarlanmış, ancak doğa ve bilim arasındaki ince çizgiye dikkat edilmeden oluşturulmuştur. Indominus rex, beklenmedik bir şekilde kaçmayı başarır ve adada yaşayan tüm diğer canlıları tehdit ederken, parkın güvenliğini sarsar.
Yeni yaratılan dinozorun, parkın dışına çıkması ve vahşi doğaya adapte olması, adadaki ekosistemi tamamen altüst eder. İnsanlar ve dinozorlar arasındaki kırılgan denge, tehlikeli bir şekilde bozulur. Bu sırada parkın yetkilileri, kurtarma ve kontrol altına alma çalışmalarını yürütmeye çalışırken, Jurassic World hızla felakete sürüklenir. İnsanların doğaya müdahale etmeleri, beklenmedik sonuçlar doğurur; yeni yaratılan tür, insanları avlama içgüdüsüyle hareket ederken, adadaki diğer dinozorlarla da şiddetli bir çatışma başlar.
Parkın güvenlik sistemleri çöker, iletişim kopar ve adadaki herkes, hayatta kalma mücadelesi vermek zorunda kalır. Ziyaretçiler, bilim insanları ve park çalışanları, hayatta kalabilmek için dinozorlarla karşı karşıya gelirken, Jurassic World’ün gösterdiği hayalini ve arkasındaki korkunç gerçeği de bir kez daha gözler önüne serer. Yeni türün doğadaki dengeleri bozacak gücü, insanlığın bilimsel müdahalelerinin, doğa ile uyumsuz sonuçlar doğurabileceğinin acı bir hatırlatıcısıdır.
Jurassic World’ün başlangıçtaki heyecanı ve başarısı, sonunda felakete dönüşen bir hikayeye dönüşür. İnsanlar, doğaya karşı oynadıkları tehlikeli oyunların bedelini öderken, dinozorların dünya üzerindeki varlıkları ve insanlarla olan ilişkileri, bir kez daha sorgulanır. Bu hikaye, doğanın güçlerini kontrol etme arzusunun ve teknolojinin getirdiği risklerin, tüm canlılar için ne denli yıkıcı olabileceğini gösteren, güçlü bir uyarıdır.
