Aile Çıkmazı

Şevket ve Perihan, Türk arkeoloji dünyasının tanınmış iki ismi, Mısır'da uzun yıllardır süren bir kazı çalışmasının başında yer alıyordu. Bu kazılar, tarihin derinliklerine ışık tutma çabalarının bir parçasıydı ve her geçen gün yeni bir sır perdesi aralanıyordu. Ancak bu kez buldukları, sıradan bir keşif olmaktan çok uzaktı: Tam 4000 yıllık bir heykel, benzersiz işçiliği ve üzerindeki hiyerogliflerle antik Mısır sanatının en nadide eserlerinden biri olabilirdi. Heykel, bulunduğu andan itibaren dikkatleri üzerine çekmişti. Mısır'daki yetkililer, eserin ulusal bir hazine olduğunu ve ülkenin kültürel mirasına ait olduğunu vurgulayarak hemen koruma altına alınması gerektiğini belirtti. Şevket ve Perihan, uluslararası etik kurallara uyarak, heykeli resmi olarak Mısırlı yetkililere teslim etti. Ancak bu teslimiyet, olayların yalnızca başlangıcıydı. Heykel, bir hafta içinde gizemli bir şekilde ortadan kayboldu. Mısırlı yetkililer, eserin çalındığını ve uluslararası bir kaçakçılık şebekesinin eline geçtiğini öne sürdü. Durumun ciddiyeti karşısında hem Mısır hem de Türkiye, bu eşsiz eserin izini sürmek için iş birliği yapmaya karar verdi. Şevket ve Perihan da olayın peşini bırakmadı. Çalınan heykelin izi, birkaç hafta süren yoğun araştırmaların ardından İstanbul’a kadar takip edildi. Bir yandan antik eser kaçakçılığı ile mücadele eden Türk yetkililer, diğer yandan heykelin taşıdığı sırları anlamaya çalışan Şevket ve Perihan’ın yardımıyla büyük bir operasyon başlattı. Heykelin peşinde olan kişiler, yalnızca hırsızlar ya da koleksiyonculardan ibaret değildi; eserin üzerindeki hiyeroglifler, tarihe dair bilinmeyen bir gerçeği gün yüzüne çıkarabilecek sırlar taşıyordu. Şevket ve Perihan, bu süreçte yalnızca tarihsel bir eserin değil, aynı zamanda insanlık tarihinin önemli bir parçasının kurtarılması için çabalıyordu. İstanbul’da yapılan operasyonlar, kaçakçıların dikkatlice planladığı bir ağın çözülmesini sağladı. Heykel, tarihi dokusuna zarar gelmeden kurtarıldı ve yeniden Mısır’a iade edildi. Bu olay, iki ülke arasındaki kültürel bağları güçlendirirken, tarihi eser kaçakçılığıyla ilgili farkındalık yaratılması adına da önemli bir dönüm noktası oldu. Şevket ve Perihan içinse bu yalnızca bir kazı çalışmasından fazlasıydı; tarihe olan tutkularını, insanlık mirasını koruma sorumluluklarıyla birleştirdikleri bir mücadeleydi.