Bir ailenin hayalini kurduğu lüks bir hafta sonu kaçamağı, hızla kabusa dönüşür. Tatil için kiraladıkları ev, her şeyin mükemmel olduğu bir yer gibi görünse de, bir siber saldırı sonucu tüm cihazlarının çalışamaz hale gelmesiyle işler beklenmedik bir biçimde değişir. Aniden iletişimden kopan aile, dış dünyadan izole olmanın ne kadar tehlikeli olduğunu fark etmeye başlar. Fakat olaylar sadece teknolojiyle ilgili bir aksaklıkla sınırlı kalmaz. Kapılarında beliren iki yabancı, ailenin huzurunu bozar ve tehlikeli bir oyunun içinde olduklarını hissettirir.
Ailenin güvenliğini tehdit eden bu yabancılar, kim oldukları ve ne istedikleri konusunda hiçbir şey söylemeden sadece bir tehdit unsuru olarak varlıklarını sürdürür. Çift, evin içinde gittikçe daha fazla yalnızlaşırken, hem fiziksel hem de psikolojik bir baskı altına girerler. Her şeyin güvende olduğu düşünülen bu lüks ortam, hızla bir tuzağa dönüşür.
Ailenin birlikte kalmaya çalışırken, dışarıda bekleyen tehlikeler ve birbirlerine duydukları güven sorgulanmaya başlar. Film, aile içindeki bağları test ederken, güvenin kırılganlığını ve modern dünyanın getirdiği tehditleri derinlemesine işler. Teknolojinin ne kadar bağımlılık yaratabileceği, güvenliğin aslında ne kadar kırılgan olabileceği üzerine düşündüren bu hikaye, izleyiciyi sürekli bir gerilim içinde tutar.
Sonunda, aile üyelerinin birbirlerine olan güveni, dışarıdan gelen tehditlere karşı koymak için tek umutlarıdır. Bu sıradışı kaçış hikayesi, insan doğasının zorlayıcı anlarda nasıl şekillendiğini, hayatta kalma içgüdüsünün nasıl devreye girdiğini ve insanın yabancı korkusuyla başa çıkma yollarını keşfeder. Hem teknolojinin hem de insan ilişkilerinin altını çizen bu hikaye, izleyiciyi düşünmeye sevk eder.
